Siber gücün jeopolitiğini anlamak

Siber (cyber) gücün birimi bilgidir* (enformasyon). Francis Bacon’a atfedilen “Bilgi güçtür” (Scientia potentia est) ilk olarak Hobbes’un Leviathan’ında (1668) karşımıza çıkmıştı. Bacon uygulamalı bilimi teşvik etmek için bir gerekçe olarak bilgiyi tanımlarken, Hobbes bilgiyi siyaset alanında uygulanan güç olarak ele almıştı. 20. yüzyıla geldiğimizde ise Foucault’nun bilgiyi uygulamakla iktidarı kullanmak arasında kurduğu paralelliği görmüştük. Bugün ise modern varoluşumuz üzerinde bilginin (siber alanda enformasyon) ve bilgi teknolojilerinin öneminin artık iyice farkına varır olduk. 

Bilgisayarlar üzerinden iletişim kurmaya ve bilgi paylaşmaya olanak veren internet ile bağlantılı bir sanal gerçeklik ortamı içinde yaşıyoruz. Bu ortamı metaforik bir soyutlama kavramı olan siber uzay (cyberespace) terimi ile tanımlıyoruz. Siber uzayın temel bileşenleri ise bilgisayarlar, internet bağlantısı ve insanlar. İnternet kullanıcıları geçtiğimiz yıl yüzde 3,7 artarak 5,03 milyara ulaştı. Küresel internet penetrasyonu yüzde 63,1`e çıktı. Sadece 2022 yılında 333,2 milyar e-posta gönderdik ve aldık, yaklaşık 200 milyar tweet attık. Günde 8,5 milyar defa Google’da arama yaptık, 122 milyon defa YouTube’da video izledik. Biz bunları yaparken kendimizi yeni bilgilerle geliştirdik ve farketmeden devasa veriler oluşturduk. Buna da “büyük veri devrimi” adını verdik. Sosyal medyanın kitleler üzerindeki yönlendirici etkisi otokratik yönetimlere karşı duran Arap Baharı’ndan Türkiye’deki Gezi olaylarına ve Hong Kong’daki Şemsiye Hareketi’ne kadar adını duyurdu. ABD’de yapılan başkanlık seçimlerinin hileli olduğuna dair bir çok argüman ortaya atıldı. Rusya’nın Avrupa devletlerine karşı yürüttüğü devasa dezenformasyon hareketlerinden söz eder olduk. İran’ın interneti kesintiye uğratarak halka kendi istediği bilgileri vermesini eleştirdik. İsrail’in her geçen gün adından söz ettiren siber güvenlik önlemlerini övdük. Sosyal ağ orduları olarak tanımladığımız sosyal medya trollerinin ne kadar siyasetin belirleyicileri olmaya başladığının farkına varır olduk.

Peki devasa verilerin oluştuğu siber uzay neden jeopolitik için bir çalışma konusu oldu? Niçin devletler arası bir “güç” alanı olarak anılmaya başladı?

Öncelikle siber uzayın kendine has coğrafyası olduğunu, küresel çapta ekipmanları birbirine bağlayarak dijital verileri otomatik olarak işlediğini, çoklu paydaşlar arasında etkileşim ve çatışma alanı yarattığını not edelim. Bu coğrafyada fiziksel, veri bağı ve bilgi adındaki üç katman siber uzayı jeopolitik ile ilintili hale getirmektedir. Nasıl mı? Siber uzayda işlerin nasıl yürüdüğüne ve internetin nasıl çalıştığına kısaca bakalım:

Bilgi teknolojilerinin ana yatağı “ağlar ağı” anlamına gelen internet; belli bir merkezi yoktur, belli bir birimden yönetilmez. Her biri benzersiz bir numara ile tanımlanan 90 binin üzerinde farklı ağın birbirine bağlanmasıyla oluşur. Bu bağımsız ağların her biri bir ağda erişilebilen IP adresleri listesi oluşturur ve otonom sistemler (autonomous systems) olarak tanımlanır. Bu otonom sistemlerinin her birini, kendi mevzuatına sahip ve sınırlarla birbirinden ayrılan ülkeler olduğunu düşünelim. Tüm otonom sistemler yalnızca bir bilgisayara bağlıdır, komşularıyla etkileşim halindedir ve bağımsız bir yönlendirme politikası izler. Bu politika, kullanıcılarına IP adresleri dağıtırken hangi komşu otonom sistemler ile bağlantı kurulacağına ve iletilecek verileri alırken dış yönlendiricilerinin davranışına karar vermeyi içerir. İnternet üzerinden dünyanın bir noktasından diğerine aktarılan veriler genellikle birkaç farklı otonom sistemden geçer. Bunlar Telia gibi kıtalararası taşıyıcılar, AT&T ve TürkTelekom gibi büyük ulusal internet hizmeti sağlayıcılar, bölgesel veya yerel ölçekte faaliyet gösteren internet sağlayıcılar veya daha küçük ölçekte şirket veya üniversite tarafından işletilen küçük ağlar olabilir. 

Siber uzay yeryüzünden kopuk değildir

Sabit yörüngelerdeki iletişim uyduları ile beraber, kara parçaları ve okyanuslar arasında bağlantı sağlayan yer altı kabloları, yer küreye dağılmış sunucu şebekeleri, yönlendiriciler, fiziksel tesisler, internet sağlayıcı şirketler, araştırma merkezleri, dünyanın dört bir yanına döşenmiş donanım ve cihazlar siber uzayın fiziksel katmanını oluşturur. Bu altyapı oldukça geniş, karmaşık ve birbiri ile bağlantılıdır. Öyleyse siber uzay yeryüzünden kopuk değildir ve internete can veren yer altı kabloları tıpkı enerji boru hatları gibi çalışır. Kablolardan akan veriyi kesme hakkı da söz konusu kabloya ve o coğrafyaya hakim olana aittir.

Veri bağı katmanı ise internet trafiğinin belli yollar üzerinden yönlendirilmesi yoluyla bilgi akışının kontrol edilmesine hizmet etmekte. Bu da verilerin geçtiği otonom sistemler arasında mantıksal bağlantı yolları oluşturan bir ağ standardı olan Sınır Ağ Geçici Protokolü (BGP – Border Gateway Protokol) yoluyla yapılır. Bu katman bazı içeriklere erişimi engellemek, interneti kesintiye uğratmak, internet akış trafiğini ele geçirmek yahut altyapılara zarar vermek için kullanılabilmektedir. Karmaşıklığı nedeniyle BGP mimarisi, aktörlerin ayırt edilemez stratejiler geliştirmelerini ve davranışlarını maskelemeyi mümkün kılar. Dolayısıyla, devletler hem küresel hem ulusal alanda stratejik hedeflere ulaşabilmek için BGP’yi kasıtlı olarak kullanabilirler. Yani, küresel ve bölgesel nüfuz aracı olarak internet bağlantısı arzu edildiği şekilde yönetilebilmektedir. 

Son olarak bilgi katmanı, internet üzerinden siyasi propaganda, manipülasyon, içerik yayma ve dezenformasyon operasyonları olarak karşımıza çıkar ve en çok sosyal medya aracını kullanır. İçeriklerin kullanıcılar tarafından oluşturulduğu Web 2.0 konseptiyle ortaya çıkan sosyal medya, kitleleri bilgilendirme alanında geleneksel medya karşısında güçlü bir rakip haline geldi bile. Dahası, propaganda ve dezenformasyon faaliyetleri sosyal medyada kendisine kolayca yer bulmuş, birçok ülkede “sosyal medya tugayları”, “troll merkezleri” gibi isimlerle, çoğunlukla ifşa edilmemiş birimler kurulduğu söyleniyor. Yani, bu alan istihdam vaadeden bir hal aldı. Şimdi sırada yüksek sayılarda istihdam edilebilecek yetişmiş insan kaynağına sahip olma hedefi var. Amaç ise üzücü ama basit: Var olmayan isimlerle hesaplar açarak veya başarılı sosyal ağ hesaplarını ele geçirerek kendi amaçları doğrultusunda düşünme ve hareket etme biçimlerini etkilemek! Sosyal medya kullanıcılarının 2022`nin başında 4,70 milyara ulaştığı göz önüne alındığında buradan yürütülen operasyonların etkisinin sanıldığından daha vahim olduğunu öngörmek gerekir.

Siber uzayın askerileştirilmesi

Bir de askeri, ekonomik veya siyasi bir avantaj elde etmeyi sağlayan siber teknolojilerle ilgili bir dizi tekniği kullanarak yürütülen siber saldırıları göz önüne alalım. Siber uzayın giderek askerileştirilmesi, siber savaşlar bağlamında siber saldırıların ortaya çıkmasına neden oldu. Coğrafi açılardan sınırlı olan hava, kara, deniz operasyonlarına kıyasla küresel mücadelede ülkeler artık düşük maliyet, hız, kolay erişilebilirlik ve en önemlisi anonimlik (kimlik gizleme) gibi nitelikler sağlayan siber uzayın nimetlerine başvurur oldu. Soğuk Savaş döneminin nükleer mücadelesine, yeni yüzyılda siber uzayın kontrolü için verilen mücadele de eklendi. Dezenformasyon, sahte haberler, gizli bilgilerin çalınması ve ifşası, propaganda, bilgi toplamak için hedeflerin gizlice gözetlenmesi; ulusal bankacılık sistemi, hastaneler, elektrik şebekeleri, nükleer enerji santralleri gibi kritik altyapılara siber saldırı; internet kesintisi veya su altı kablo kesimi, elektromanyetik silah kullanımı, veri merkezlerine fiziksel saldırılar gibi unsurlar da jeopolitik çatışmaların siber boyutunu oluşturur hale geldi.

Özetle, bilgi teknolojilerinin dünyayı benzeri görülmemiş bir şekilde ve hızla değiştirdiğini düşünürsek 21. yüzyılın jeopolitik tehlikelerini ve dinamiklerini kavramak bir önceki yüzyıl ile karşılaştırıldığında çok daha karmaşık. İnternet dünyayı birbirine bağlarken kullanıcıları savunmasız hale getiriyor. İnternete yüklediğimiz veriler giderek artan bir şekilde ulusal gücün temel kaynakları haline geliyor ve bunlar soyut, görülmesi ve anlaşılması zor bir güç unsuru yaratıyor. Jeopolitik üstünlüğün belirleyicileri köklü bir şekilde değişiyor. Siber güvenlik ve siber casusluk alanlarında devletlerin yatırımları ve çalışmaları artıyor. Fazlasıyla önemli bir jeopolitik eksende yer alan Türkiye’nin de bilgi teknolojilerini kullanmadaki hedefi, siber uzayda rekabet yeteneği, ittifakları, ortaklıkları, yaptığı reformlar, dijital dünyadaki güvenliğini sağlamaya yönelik adımları oldukça önemli. Siber alana dair dünyadaki gelişmeleri Jeopolitik ve Siber Uzay başlığı altında değerlendirmeye alırken Türkiye’nin yerini tartışıyor olacağız. 

*Günümüzde “bilgi” ile “enformasyon” sık sık birbiri yerine kullanılmaktadır. Türkçe ve yabancı literatürde bulunan konuya ilişkin çalışmalar değerlendirildiğinde bilgi ile enformasyonun ilişkiselliğine yönelik Bilgi’nin insan aklının kavradığı ve içselleştirdiği düşünce ve verilerle ilgili bir kavram olduğunu, Enformasyonun beyin dışından transfer edilen, alınan ve kaydedilen bir form olarak ele alındığını düşünelim.

Akademisyen ve araştırmacı. Doktorasını Uluslararası İlişkiler ve Siyaset bilimi alanında tamamladı. Paris VIII Üniversitesi, Fransız Jeopolitik Enstitüsü'nde (Institut français de géopolitique) siber uzayın jeopolitiği üzerine çalışmalarını sürdürürken aynı zamanda Paris Katolik Üniversitesi (Institut Catholique de Paris) Siyaset Bilimi bölümünde dersler veriyor. 2021 yılından beri Thomas More Enstitüsü'nde Türkiye araştırmaları programı koordinatörü. “Vekalet Savaşları ve Çözümü Zor Sorunlardaki Yeri” (Nobel, 2021) kitabının yazarıdır.

İlgili Makaleler


Son makaleler