Akdeniz gazı siyasetin bozduğunu düzeltebilir – Robert Ellis

Helvan Üniversitesi profesörlerinden Hatem Zadek’e göre Akdeniz gazı siyasetin bozduğunu düzeltebilir.

Robert Ellis tarafından 19 Haziran 2023 tarihinde The Jerusalem Post için kaleme alınan makalesine buradan erişilebilir.

Türkiye’nin yeni seçilen cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs’a yaptığı bir ziyarette, adanın geleceğine ilişkin müzakerelerin bir koşulu olarak ayrılıkçı devletin tanınmasını talep etti. Bu durumda Erdoğan yanlış ata otuyor.

BM Barış Gücü’nün (UNFICYP) Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler olmak üzere iki nüfus grubu arasındaki çatışmaları önlemek üzere adaya konuşlandırıldığı 1964 yılından bu yana, bu durum dünyanın en uzun süreli çatışmalarından birine dönüştü.

1974 yılında Kıbrıs, Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık arasında imzalanan ve Türkiye’ye Kıbrıs’ın başka bir devletle birleşmesini önlemek için müdahale etme yetkisi veren 1960 Garanti Antlaşması uyarınca Türk birliklerinin adanın kuzey üçte birini işgal etmesiyle çatışma tırmandı.

Temmuz ayında Kıbrıs Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios, Atina’daki askeri cunta tarafından desteklenen ve Yunanistan’la enosis (birleşme) ilan etmeyi amaçlayan eski bir EOKA’cı olan Nikos Sampson tarafından bir darbeyle devrildi. Ancak Türkiye’nin işgali bölünmeye ve nihayet 1983 yılında sadece Türkiye tarafından tanınan KKTC’nin (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) tek taraflı olarak ilan edilmesine yol açtı.

1975’ten itibaren BM himayesinde iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon kurulması amacıyla yeniden birleşme görüşmeleri başladı. Annan Planı temelinde 2004 yılında yapılan kayda değer bir yeniden birleşme girişimi Kıbrıslı Türklerin %65’i tarafından kabul edilirken, Kıbrıslı Rumların %76’sı tarafından reddedildi. Bir hafta sonra Kıbrıs Cumhuriyeti olarak adlandırılan yeni devlet Avrupa Birliği’nde güvenli bir liman buldu.

Son girişim
BM Genel Sekreteri António Guterres’in “sonuçsuz bir süreç ufku” olarak nitelendirdiği son girişim, 2017 yılında İsviçre’nin Crans-Montana kentinde başarısızlıkla sonuçlandı. Guterres, Ekim 2020’de federalizm yanlısı Mustafa Akıncı yerine Ersin Tatar’ın Kıbrıslı Türk lider seçilmesiyle tarihi bir fırsatın kaçırıldığına dair inancında şüphesiz haklıydı.

Sertlik yanlısı olan ve Ankara tarafından desteklenen Tatar, iki devletli bir çözümden yana. Bunu başaramazsa ilhak üçüncü bir seçenek olacak ki Kuzey Kıbrıs’ın fiilen Türkiye’nin 82. vilayeti olduğu düşünüldüğünde bu pek de olası değil.

Ancak oyunun kurallarını değiştiren gelişme, 2010 yılında Levant Havzası’nda büyük gaz ve petrol rezervlerinin keşfedilmesi oldu. Kıbrıs zaten Münhasır Ekonomik Bölgesini (MEB) sınırlandırmış ve Mısır, Lübnan ve İsrail ile anlaşmalar imzalamıştı. UNCLOS’u (Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi) imzalamamış olan Türkiye, kendi kıta sahanlığı ve kıyı şeridinin kapsamının bu ilkeyi geçersiz kıldığı konusunda ısrar ediyor.

Kıbrıs’ın kendi münhasır ekonomik bölgesinde hidrokarbon araştırmaları için yabancı şirketlere imtiyazlar vermesi, Türkiye’nin “Mavi Vatan” deniz doktrini ile çatıştığı için Türkiye ile aralarında süregelen bir anlaşmazlığa yol açtı.

Bu duruma verilen yanıtlardan biri Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail arasında on yıldır devam eden ve askeri boyutu da olan üçlü işbirliği oldu.

Başka bir düzeyde, Zohr gaz sahası Akdeniz’in en büyüğü olan Mısır, 2019’da İsrail, Kıbrıs, Yunanistan, Fransa, İtalya, Ürdün ve Filistin Yönetimi’ni içeren ancak Türkiye’yi içermeyen Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nu kurdu. ABD ve AB ise gözlemci konumunda.

Erdoğan kendi yolunu tehditle açabileceğine inanıyor
ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi Eric Edelman’a göre, Erdoğan tehditle yol alabileceğine inanıyor. Öte yandan 2019 yılında Kongre, değerli bir NATO üyesi olarak Yunanistan’ı, sadık bir müttefik olarak İsrail’i ve kilit bir stratejik ortak olarak Kıbrıs’ı destekleyen Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji Ortaklığı Yasasını kabul etti.

Buna ek olarak, Ekim 2021’de ABD, Yunanistan ile imzaladığı MDCA’yı (Karşılıklı Savunma ve İşbirliği Anlaşması) Dedeağaç limanını kilit bir stratejik merkez olarak içerecek şekilde değiştirdi.

2014 yılında, Türkiye’nin “yeni Osmanlı” dış politikasının mimarı Türk profesör Ahmet Davutoğlu başbakan olarak atandığında, manifestosunda Türkiye’nin bir enerji koridoru olması vizyonuna yer verdi.

2009 yılında Avrupa Komisyonu, Hazar Denizi’ndeki gaz kaynaklarını Avrupa pazarlarına ulaştırarak enerji arzını çeşitlendirmek amacıyla bir Güney Gaz Koridoru inşa edilmesini kabul etti. Bu koridor, Azerbaycan’daki Şah Deniz sahasından Güney Kafkasya Boru Hattı (SCP), Türkiye üzerinden Trans Anadolu Boru Hattı (TANAP) ve İtalya’ya uzanan Trans Adriyatik Boru Hattı’ndan (TAP) oluşmaktadır.

Türkiye, İsrail’in Leviathan sahasından Türkiye’nin güneyindeki Ceyhan’a uzanacak bir boru hattını taahhüt etmesi için İsrail’i cezbetmeye çalıştı ancak İsrail şimdiye kadar bu siren çağrısına direndi. Başbakan Benjamin Netanyahu, Erdoğan’la bir görüşme ayarlamaya çalışıyor, ancak Erdoğan kendisiyle ancak gaz işbirliği konusunda haber verirse görüşecek.

Türkiye aynı zamanda Mavi Akım ve Türk Akımı boru hatları aracılığıyla Rus gazına bağımlı ve Rusya, Kuzey Akım patlamalarından sonra Türkiye’ye Rus gazının Avrupa’ya taşınması için bir enerji merkezi olarak hareket etmesini önerdi.

Ocak 2022’de ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan bir raporda Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail’in 1.900 km’lik EastMed boru hattı inşa etme planlarına karşı çıkıldı. EastMed boru hattının Levant Havzası’ndaki gazı Yunanistan üzerinden Avrupa’ya taşıması planlanıyor. Projenin iptal edilmesinin nedenlerinden biri “bölgede gerginlik yaratmak”, yani Türkiye’yi kızdırmamaktı.

Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkilerin yumuşadığı bir ortamda, bir gaz merkezi ve Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nun (DAGF) kurucusu olarak Mısır’a gereken önem verilmelidir. Örneğin, geçen yıl Haziran ayında AB, Mısır ve İsrail arasında, İsrail gazının Mısır’daki iki LNG tesisi aracılığıyla Avrupa’ya ihraç edilmesine yönelik bir mutabakat zaptı imzalandı.

Aynı şekilde Kıbrıs’ın da Doğu Akdeniz gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması için bir kanal görevi görmemesi için mantıklı bir neden yok. Mısır’ın ABD Büyükelçisi Motaz Zahran’ın da açıkladığı gibi, EMGF İsrail-Filistin meselesini ve bölgesel ekonomik entegrasyonu ele alan bölgesel bir yaklaşımın “mükemmel bir örneği”.

Aynı şey Kıbrıs meselesi ve Doğu Akdeniz’deki açmaz için de geçerli olabilir.

Bu süreçte çok sayıda taşın altına elin girmesi gerekecek, yine de Helvan Üniversitesi profesörlerinden Hatem Zadek’e göre Akdeniz gazı siyasetin bozduğunu düzeltebilir.

Robert Ellis Atina’daki RIEAS’ta (Avrupa ve Amerika Çalışmaları Araştırma Enstitüsü) uluslararası danışman olarak görev yapmaktadır.

Yazı işleri departmanı

İlgili Makaleler


Son makaleler