Belirsiz zamanlarda stratejik bir çıpa: NATO ve Türkiye

Mesele her ne kadar gitgide karmaşık bir hal alsa da Kuzey ülkelerinin ittifaka katılımı konusunda Ankara’nın seçimlerden önce adım atmayacağını öngörelim. Bunun sebebi basit ama önemli: al-ver stratejisinde Erdoğan’ın seçimlerden sonra NATO ittifaklarına ve AB liderlerine verebileceği şeyleri var. 11-12 Temmuz’da gerçekleşecek olan Litvanya’daki Vilnius zirvesinde taşlar yerine oturur, önce bir seçimleri görelim mesajı veriliyor olabilir mi?

Transatlantik topluluğun başat askeri birliği olan NATO, Avrupa-Atlantik coğrafyasındaki Rus saldırganlığına karşı kararlı, ortak ve genişleyen bir siyasi zeminde buluşma arzusunun doruğunda. Bu da birliktelik için önemli bir sınama ile karşı karşıya kalan Kuzey Atlantik İttifakı’nı son günlerde iyice siyasi bir forum niteliğine sokuyor. En büyük çatlağı oluşturduğuna inanılan üye ise güvenlik endişelerini ön plana çıkarmak için İttifakın İsveç ve Finlandiya’yı da içine katarak kuzey genişlemesine karşı çıkan ve Rusya ile gereğinden fazla yakınlık içine girmekten kaçınmayan Türkiye. 

Türkiye’nin iç siyasi gelişmeleri son günlerde NATO’nun yoğun olarak gündeminde. Eski Amerikan Ulusal Güvenlik danışmanı ve BM Büyükelçisi John Bolton’un “Erdoğan seçimi kazanırsa Türkiye’nin NATO’dan çıkarılmasını” öneren yazısı 16 Ocak’ta The Wall Street Journal’da yayınlandı. The Economist dergisi 19 Ocak tarihli “Türkiye diktatörlüğün eşiğinde olabilir” başlıklı sayısında “Seçimler öncesinde Biden ve müttefiklerinin Erdoğan’a daha sert bir mesaj vermesi” gerektiğini savunan bir yazı yayınladı.

Ankara bu yaklaşımları kınarken, muhalefet de “Büyük Türk Milleti bağımsızlığına sahip çıkacak ve iradesini hiçbir ülkenin ve yapının kirli siyaset oyunlarına alet etmeyecektir” mesajını verdi. Sosyal medyada Avrasyacı görüşe mensup çevrelerce paylaşılan #NATOdançıkalım etiketi yoğun ilgi gördü.

28 Ocak tarihinde aşırı sağcı bir siyasetçinin İsveç ve Danimarka’da İslam’ın kutsal kitabının nüshalarını alenen yakmasının ardından Ankara, İsveç ve Finlandiya ile NATO üyelik görüşmelerini askıya aldı. Aralarında Almanya, Fransa, İngiltere’nin de bulunduğu dokuz konsolosluk kapısını belirsiz süreyle güvenlik endişelerini gerekçe göstererek kapattı. Dışişleri Bakanlığı ise bu endişenin hiç bir kaynağa dayanmadığını, kasıtlıca kapatma kararının alındığını belirtti. İçişleri Bakanı Batı ülkelerinin psikolojik harbe başvurduğu iddiasında bulundu. 

Mesele her ne kadar gitgide karmaṣık bir hal alsa da Kuzey ülkelerinin ittifaka katılımı konusunda Ankara’nın seçimlerden önce adım atmayacağını öngörelim. Bunun sebebi basit ama önemli: al-ver stratejisinde Erdoğan’ın seçimden sonra NATO ittifaklarına ve AB liderlerine verebileceği şeyleri var. 11-12 Temmuz’da gerçekleşecek olan Litvanya’daki Vilnius zirvesinde taşlar yerine oturur, önce bir seçimleri görelim mesajı veriliyor olabilir mi?

NATO’nun istihbarat altyapısının teknolojik dönüşümüne Türk firması katkı sağlayacak

Tüm tartışmalara rağmen Türkiye, Rusya’ya karşı NATO’nun bir kanadı olması bakımından önemini arttırarak koruyor. 28 Ocak’ta NATO İletişim ve Enformasyon Dairesi (NCI Agency) istihbarat altyapısının modernizasyonunda kullanılmak üzere istihbaratın toplanması, yönlendirilmesi, işlenmesi ve dağıtılmasına fayda sağlamayı amaçlayan projeleri değerlendirdi. İlk önemli ihaleyi elde eden Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret A.Ş (STM) oldu. Aynı gün, bilgi akış sistemi için yazılım geliştirmeyi üstlenen STM ile teknik ve idari anlaşmalar resmiyete kavuştu, ilk toplantı Hollanda’nın Lahey kentinde gerçekleşti. 

Bu şu anlama geliyor: Çeşitli coğrafyalarda bulunan NATO komutanlıkları ve askeri üslerinin istihbarat akışları 100 kişilik Türk mühendis ekip tarafından gerçekleştirilecek ve aynı ekibin modernize edeceği yazılım üzerinden istihbaratın işlenmesi ve dağıtılması işlemleri yürütülecek. 

Proje farklı yazılımları bir araya getiren önemli bir entegrasyon projesi olarak tanıtıldı ve İstihbarat Fonksiyonel Hizmetleri (INTEL-FS-2), Balistik Füze Savunma Fonksiyonları (I2BE) ve kullanıcı uygulamaları (I2UA) olarak adlandırıldı. NATO’nun kendi platformu üzerinde geliştirilecek ve çalıştırılacak, verilerin entegrasyonunu içerecek. Projenin bir ayağında, istihbarat bilgilerinin yönlendirilmesi, toplanması, işlenmesi, dağıtılması ve kullanılması kabiliyetini sağlayan ve arka uç olarak nitelendirilen ‘back-end’ servislerinin,  diğer ayağında ise son teknolojiyle modern kullanıcı arayüzlerinin geliştirileceği kamuoyu ile paylaşıldı. Projenin 2026 yılında tamamlanması öngörülüyor. Anlaşmanın değerinin ise 34.2 milyon ABD Doları’nın biraz üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Söyleyecek söz yok, Türkiye için yazılım alanında oldukça önemli bir ihracat başarısı.

NATO’nun da yazılım alanındaki büyük projelerinden olan ve STM ile yapılan anlaşma tam da NATO’nun 2030 birliktelik vizyonuna yaraşır bir şekilde “belirsiz zamanlarda stratejik bir çıpa” olarak görülebilir. Nitekim, her şeyden önce coğrafi konumu ve NATO içindeki muazzam askeri gücü nedeniyle Türkiye, ittifakın göz ardı edilemeyecek kritik bir üyesi. NATO Türkiye’deki iktidarın kısmen popülizm ve milliyetçiliğe başvurarak desteğini seçim yılında arttırma çabasının farkında olmalıdır, zira STM’ye iki önemli ihalenin verilmesi Türkiye ve NATO arasındaki belirsizlik perdesinin açılması gereken bir döneme de işaret ediyor. 

Akademisyen ve araştırmacı. Doktorasını Uluslararası İlişkiler ve Siyaset bilimi alanında tamamladı. Paris VIII Üniversitesi, Fransız Jeopolitik Enstitüsü'nde (Institut français de géopolitique) siber uzayın jeopolitiği üzerine çalışmalarını sürdürürken aynı zamanda Paris Katolik Üniversitesi (Institut Catholique de Paris) Siyaset Bilimi bölümünde dersler veriyor. 2021 yılından beri Thomas More Enstitüsü'nde Türkiye araştırmaları programı koordinatörü. “Vekalet Savaşları ve Çözümü Zor Sorunlardaki Yeri” (Nobel, 2021) kitabının yazarıdır.

İlgili Makaleler


Son makaleler