Türkiye’nin Erdoğan’dan kurtulması zor olacak – Jamie Dettmer | Politico
Erdoğan oylara hile karıştırmadan da kazanabilir. Sandık doldurma, hatalı sayım gerekli olmayabilir, yarattığı sistem yine de ihtiyacı olan zaferi sağlayabilir.
Jamie Dettmer’in 18 Mart 2023 tarihinde Politico için kaleme aldığı makalesinin İngilizce orijinaline buradan erişilebilir.
Akla gelmeyecek bir şey olsa ve Türkiye Cumhurbaşkanı kaybetse bile, iktidarı bırakacak mı? Adil bir seçim olsa, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçim yenilgisine doğru ilerliyor olurdu. Ancak dürüst olalım, Türkiye’de Mayıs ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri Queensberry Kuralları’na göre yapılmayacak ve öyle de görülmemeli.
İlk bakışta, 20 yıllık iktidarı boyunca katıldığı en zor seçimle karşı karşıya olan Erdoğan’ın başı büyük belada gibi görünüyor – özellikle de muhalefet bloğu kendine çeki düzen verir ve tutarlı, birleşik bir şekilde kampanya yürütürse, güçlü yönlerini kullanır ve durmaksızın Erdoğan’ı görevden almak gibi yüce bir hedefe odaklanırsa.
Son kamuoyu yoklamaları, seçimlere haftalar kala muhalefetin adayı, pek de karizmatik bir siyasetçi sayılamayacak, bilge Kemal Kılıçdaroğlu’nun görevdeki cumhurbaşkanına 10 puanın üzerinde fark attığını gösteriyor. Ve anketlere göre altı partili Millet İttifakı, Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve aşırı sağcı ortağı Milliyetçi Hareket Partisi’ne (MHP) karşı en yüksek sandalye sayısını elde edecek gibi görünüyor.
Türkiye’nin güneyi geçen ay meydana gelen büyük depreme hükümetin yetersiz kurtarma ve yardım müdahalesi nedeniyle kaynarken Erdoğan’ın aradaki farkı nasıl kapatabileceğini görmek zor. Yıkıcı felaket şu ana kadar yaklaşık 48,000 kişinin ölümüne neden olurken, kötü şehir planlaması ve inşaat kurallarının yetersiz uygulanması nedeniyle yıkımın daha da kötüleştiği ve tüm bunların ihmalkâr kriz yönetimi planlamasıyla birleştiği için öfkeli şikâyetlere yol açtı.
1999’da İstanbul yakınlarındaki İzmit bölgesinde meydana gelen büyük depremden sonra felaketin önemi karşısında felç olan dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, yeterince hızlı harekete geçemediği için büyük ölçüde kınanmıştı. O felakette yaklaşık 18.000 kişi ölmüş ve ortaya çıkan tepkiler AKP’nin bir sonraki seçimde ezici bir zafer kazanmasının yolunu açmıştı. Muhalefet geçen ayki sarsıntının bu kez de Erdoğan’ın iktidarını sona erdirmeye yeteceğini umuyor.
Bunun da ötesinde, Erdoğan’ın ekonomi yönetimi de oldukça tuhaf. Yükselen enflasyon karşısında faiz oranlarını düşürmeye yönelik eksantrik para politikası yüzünden Türkiye, geçtiğimiz sonbaharda yüzde 85’e ulaşarak 24 yılın rekorunu kıran, ancak şu anda sadece yüzde 55’e gerileyen yüksek enflasyonla sarsıldı.
Ekonomik rüzgarlar ve Erdoğan’ın kendine özgü düşünceleri nedeniyle darbe alan Türk lirası, 2021’in başından bu yana dolar karşısında yüzde 60 değer kaybetti. Ayrıca rekor düzeyde cari açık verdi ve ticaret açığı yüzde 38’e çıktı. Hayat pahalılığı orta sınıfı beklediği yaşam tarzından uzaklaştırıdıǧı gibi yoksulları daha derin bir umutsuzluğa sürüklüyor.
Böyle bir ortamda Erdoğan’ın kazanması nasıl mümkün olabilir?
Her şeyden önce, Türk lider görevdeki kişi olarak muazzam avantajlara sahip – ve özellikle de korkusuz ve acımasız kişiliğiyle öne çıkıyor. Erdoğan yüce gönüllülük göstermiyor ve inatla Türkiye üzerinde daha sıkı bir hakimiyet kuruyor.
İktidarda olduğu yirmi yıl boyunca Erdoğan, Türkiye’yi İslamlaştırarak ve parlamenter sistemi zayıflatarak yeniden şekillendirdi ve sanal bir tek adam yönetimine dönüşen bir başkanlık sistemi haline getirdi. Türkiye’nin modern sultanı mahkemeleri, kolluk kuvvetlerini, kamu hizmetlerini, istihbarat kurumlarını, silahlı kuvvetlerin subay kadrosunu ve medyayı tasfiye etti ve bunları kendisine sadık kişilerle doldurdu.
Türkiye Cumhurbaşkanı ayrıca “Erdoğan sistemini” şekillendirmeyi hızlandırmak için başarısız askeri darbeden de bolca faydalandı. Amatörce gerçekleştirilen 2016 darbesinin ardından İstanbul Atatürk Havalimanı’na vardığında, beceriksiz komploculardan intikam alma sözü verdi. “Bunun bedelini ağır ödeyecekler” dedi. “Bu ayaklanma bize Allah’ın bir lütfudur.”
Erdoğan elindeki güç kozlarını kullanmakta hiçbir zaman tereddüt etmedi ve onu yıllardır gözlemleyenler, ödül dağıtmayan kötü niyetli bir Oz Büyücüsü gibi bu kozları sonuna kadar kullanacağından şüphe duymuyor.
Ulusal güvenlik konularında doçent olan ve “Türk Siyasetinde Kemalizm” kitabının yazarı Sinan Ciddi, “ABD ve Avrupalı liderler umutlarının vizyonarını gölgelemesine izin vermemeli” diye yazdı.
Demokrasileri Savunma Vakfı için yazdığı bir makalede Ciddi, Erdoğan’ın “oylara hile karıştırmadan da kazanabileceğini” savundu. Sandık doldurma, hatalı sayım gerekli olmayabilir – yarattığı sistem yine de ihtiyacı olan zaferi sağlayabilir. Bu sistemin zaferi garantileme çabalarının ön saflarında da medya yer alacaktır.
Erdoğan’ın Türk medyasının büyük bölümü üzerindeki hakimiyeti korkutucu boyutlarda. Reuters tarafından yapılan bir araştırmaya göre, “En büyük medya markaları, 2008’de başlayan bir dizi satın almanın ardından Erdoğan ve AK Parti’ye yakın şirketler ve kişiler tarafından kontrol ediliyor.” Sıkı hiyerarşik editoryal kontrol en tepeden koordine ediliyor ve hükümetin İletişim Başkanlığı’nın başındaki eski akademisyen Fahrettin Altun haber merkezlerine gönderilen talimatları denetliyor.
Örneğin, Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak 2020’de Türkiye liderinin yakın çevresinde eşi benzeri görülmemiş bir çatlağa yol açarak maliye bakanlığından istifa ettiğinde, ülkedeki haber merkezlerine hükümet onay verene kadar istifayı haberleştirmemeleri söylendi.
Böylece muhalefetin elinde Medyascope ve Halk TV gibi bir dizi bağımsız Türk yayın organı kaldı. Ancak muhalefet bloğunun iç siyasetine daha fazla odaklandıkları için, partiler arasında Kılıçdaroğlu’nun ortak aday olarak seçilmesinde olduğu gibi bir çatışma çıkarsa, büyük olasılıkla iç çekişmelere dalacaklar ve gözlerini büyük oyundan ayıracaklar.
Peki, sosyal medya Erdoğan’ın medya üzerindeki baskısını kırmaya yardımcı olabilir mi? Amerikan İlerleme Merkezi’nin 2020 yılında yaptığı bir araştırmaya göre Türkler “hükümetin daha az kontrol edebildiği çevrimiçi haber kaynaklarına doğru” göç ediyor. Çalışmanın yazarları, “Sosyal medya, televizyon ve yazılı basına hakim olan hükümet yanlısı seslere bir alternatif sunsa da, bu da gerçekler, yarı gerçekler ve kışkırtıcı yanlış bilgilerden oluşan karışık bir torbadır” dedi.
Elbette hükümet sosyal medyayı kontrol etmek ve sansürlemek için de büyük çaba sarf etti ve parlamento Ekim ayında daha da kısıtlayıcı bir yasa çıkardı. Brookings Enstitüsü’nde misafir araştırmacı olarak görev yapan Aslı Aydıntaşbaş, “Tartışmalı yeni sosyal medya yasası ile Türk yetkililer artık çevrimiçi ifade özgürlüğünü kontrol etme ve gerekirse kısıtlama hakkına sahip oldular ki bu hiçbir demokraside, hatta birkaç yıl önce Türkiye’de bile düşünülemezdi” dedi.
Ayrıca, kontroller caydırıcı olmadığında, cumhurbaşkanına ya da hükümet yetkililerine hakaret ya da iftira gibi uyduruk, muğlak suçlamalarla hapis cezası tehdidi her zaman var ki bu suçlamalar muhalif siyasetçilerle birlikte 43 gazetecinin hapse girmesine neden oldu.
Ve eğer düşünülemeyecek bir şey olur ve sistem seçim gecesi Erdoğan’ın lehine çalışmazsa, Erdoğan kaybetmeyi nasıl göze alabilir? Muhalif siyasetçiler, zafer kazanması halinde, Erdoğan’ın yakın çevresinden bahsetmeksizin, aile üyeleriyle birlikte yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma suçlamalarıyla karşı karşıya kalması için bastıracaklarını şimdiden açıkça belirttiler.
Ciddi, “Eğer Erdoğan yenilgiyi hissederse, kimse onun sessizce gitmesini beklememeli” diyor. “Yenilgi yakın gibi görünüyorsa, Erdoğan’a sadık yargıçlar ve seçim görevlileri, 2019’da İstanbul belediye başkanlığı seçim sonuçlarını iptal ederek yapmaya çalıştıkları gibi sonuçları tersine çevirebilir. Ya da polise ve silahlı kuvvetlere bile güvenebilir. Gerçekten de, bir seçimi kaybettikten sonra iktidarı bırakmayabilir” diye ekledi.
Mayıs ayı yaklaşırken, Türkiye’deki muhalefetin ve Türkiye’nin Batılı müttefiklerinin endişelenmesi gereken çok şey var.
Jamie Dettmer bağımsız bir Amerikan-İngiliz dışişleri muhabiridir. Times of London, Sunday Telegraph, The Hill, Business AM ve Washington Times’ın kadrosunda yer almış olan Dettmer Newsweek/Daily Beast ve Voice of America için haber yapıyor.