Türkiye’de yaklaşan seçim dış politikada eksen değişikliği sağlayacak mı? – Ivan Sascha Sheehan | National Interest

Muhalefet ittifakının iktidara gelmesi halinde diplomatik ilişkilerin tonu kesinlikle değişecektir. Bu seçim, Türkiye’deki seçmenlerin kendi liderliklerinde gerçek bir temsiliyet arayışına girmeleri için son fırsat olabilir.

Ivan Sascha Sheehan’ın 18 Mart 2023 tarihinde National Interest için kaleme aldığı makalesinin İngilizce orijinaline buradan erişilebilir.

Dünyanın en önemli seçimlerinden biri 14 Mayıs’ta gerçekleşecek ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yirmi yıllık saltanatı nadir bir meydan okumayla karşı karşıya kalacak, seçmenler için ülke demokrasisini geri kazanmanin son potansiyel çıkış yolu olacak .

Yükselen enflasyon ve hayat pahalılığı seçmenleri Erdoğan’a karşı cephe almaya itmek için yeterli sebepler değilse de, hükümetin 6 Şubat’ta meydana gelen felakete verdiği acemice ve beceriksiz yanıt, tek bir kişiye verilen tepeden inme gücün kamu yararına hizmet etmediğine dair hiçbir şüphe bırakmıyor.

Oy pusulasının diğer tarafında, aralarında İYİ Parti ve CHP’nin de bulunduğu altı muhalefet partisinden oluşan yeni bir blok, Kemal Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdi. Seçimi kazanmaları halinde ABD’li ve Avrupalı yetkililer ile diğer büyük güçler dış politikada ne gibi değişiklikler beklemeli?

Ankara ile Batılı müttefikleri arasındaki ilişkiler neredeyse her alanda karşılıklı husumetin ön plana çıktığı, çoğu zaman gereksiz ve mantıksız jestlerle daha da kötüleşen tarihdeki en geri seviyelere vardi. İlişkilerle ilgili tartışmaların çoğu oldukça dar kapsamlı olup F-16 satışları, NATO’nun genişlemesi ve Suriye’deki çatışmalarla ilgili anlaşmazlıklarla sınırlı kaldı. Bununla birlikte, muhalefet liderliğindeki olası yeni bir hükümet tarafından hızla ilerletilebilecek çok sayıda karşılıklı çıkarlar bulunmaktadır.

Batı ile Doğu arasında köprü, NATO üyesi Türkiye, son derecede önemli bir küresel kavşakta yer alıyor. Ülkenin jeostratejik konumu, Moskova’nın Ukrayna’daki savaşı ile daha da önem kazandı.

Muhalif bir ittifakın iktidara gelmesi halinde Ukrayna ile ilgili diplomatik ilişkilerin tonunun değişeceğine dair açık işaretler var. İYİ Parti lideri Meral Akşener, eski bir İçişleri Bakanı ve Meclis Başkan Yardımcısı olmasının yanı sıra, Rusya’nın Ukrayna’nın doğusunda düzenlediği hileli referandumları kınayan ilk Türk siyasetçilerden biri oldu. Akşener’in kararlı tutumu, tarihsel olarak Kırım Tatarları ile empati kurmuş olan Türk halkı tarafından geniş ölçüde desteklenmekte.

Akşener çok erken bir tarihte, Rusya’nın davranışının “uluslararası hukukun temeli olan egemenlik hakkının açık bir ihlali olduğunu ve Putin’in maceracı davranışının sadece Ukrayna için değil, bölgedeki tüm ülkelerin güvenliği ve toprak bütünlüğü için bir tehdit olduğunu” savundu.

Türkiye bugüne kadar Batı’nın Rusya’ya yönelik yaptırımlarına katılmadı, ancak Karadeniz Tahıl Girişimi gibi başarılı anlaşmaların sağlanmasında önemli bir rol oynadı. Bu da ABD-Türkiye Stratejik Mekanizmasının değerinin bir kanıtı. Ankara’nın gelecekteki olası barış görüşmelerinde önemli bir rol oynaması muhtemel olduğundan, bir sonraki yönetimin Ukrayna’nın yasadışı istila ve işgalini daha güçlü bir şekilde reddetmesi kritik önem taşımakta.

Türk seçmenlerin çoğu Batılı müttefiklerle düşmanca ilişkiler yerine üretken ilişkileri tercih etmektedir. Halk, Rus-Osmanlı savaşlarına kadar uzanan Rus yayılmacılığından tarihsel olarak bıkmış durumda. Josef Stalin’in İstanbul Boğazı yakınlarında askeri üs talepleriyle 1925 Türk-Sovyet Anlaşması’nı ihlal etme girişimleri ve Kars, Ardahan ve muhtemelen Erzurum ve Doğu Karadeniz bölgelerini ilhak etme girişimleri de Türk halkına Rusya’yı sevdirmedi. Moskova’nın Ukrayna’nın egemen topraklarını sebepsiz yere işgal etmesi bu nedenle şüpheyle karşılanmaktadır.

Çin ile ilişkilerde de bazı değişiklikler beklenebilir. Akşener kısa bir süre önce Dünya Uygur Kongresi Başkanı Ömer Kanat ile Türkiye’nin bu savunmasız topluluğu zulümden korumaya nasıl yardımcı olabileceğini görüşmek üzere bir ziyaret gerçekleştirdi. Diğer muhalefet liderleri de benzer şekilde Uygur nüfusunun korunmasına yönelik ilgilerini dile getirdiler.

Bu işbirliği alanlarına ek olarak Türkiye, Karadeniz tahıl ekonomileri arasındaki en önemli geçiş noktasında yer alması ve Orta Asya havzasının enerji kaynakları için birincil kanal görevi görmesi nedeniyle bölgesel enerji güvenliği ve gıda güvenliğinde istikrarın sağlanmasında kilit bir rol oynamaktadır. Pandemi ve Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı, bu piyasalardaki en ufak bir aksaklığın bile küresel ekonomide şok dalgalarına yol açtığının, yakıt ve gıda fiyatlarındaki değişimlerin yaygın hoşnutsuzluğa ve hatta hükümetlerin devrilmesine neden olabileceğinin kanıtıdır.

Ancak daha yakın işbirliği ile fırsatlar çoğalabilir. Türkiye, dünyadaki petrol ve doğalgaz rezervlerinin yarısından fazlasına yakın bir konumdadır, enerji güvenliği için önemli bir geçiş yolu olmak için iyi bir konuma sahiptir ve potansiyel olarak Doğu Akdeniz doğalgaz rezervlerinin geliştirilmesinde önemli bir rol oynayabilir.

Mevcut hükümet, Türkiye’nin bölgede daha önemli bir rol üstlenmesini sağlayacak sayısız fırsatı heba etti çünkü öz yerine görünüşe, iyi düşünülmüş politikalar yerine popülist sloganlara ve esaslı devlet adamlığı yerine küçük oyunlara odaklandı. Eğer Türkiye gerçekten “komşularla sıfır sorun” yaşamak istiyorsa, komşularına iyi niyetle yaklaşacak, iç siyasi kazançlar için ve kendi halkının çıkarlarına karşı koşulları istismar etmeye çalışmayacak bir hükümete ihtiyacı var.

Akşener ve İYİ Parti, platformlarında Türkiye’nin müttefikleriyle eskiden son derece işlevsel olan çok taraflı ilişkilerin yeniden tesis edilmesinin önemini kabul ettiler. Bu, tüm farklılıkların ve anlaşmazlıkların bir gecede ortadan kalkacağı anlamına gelmiyor, ancak işbirliği fırsatlarının önemli ölçüde genişleyeceği ve Türkiye’nin, bölgenin ve ötesinin istikrar ve refahına katkıda bulunacağı anlamına geliyor.

Bu nedenlerle, bu seçim yakından izlenmesi gereken bir seçimdir. Bu seçim, Türkiye’deki seçmenlerin kendi liderliklerinde gerçek bir temsiliyet arayışına girmeleri için son fırsat olabilir.

Prof. Dr. Ivan Sascha Sheehan, Baltimore Üniversitesi Halkla İlişkiler Fakültesi’nin dekan yardımcısı ve Halkla İlişkiler ve Uluslararası İlişkiler Okulu’nun eski icra direktörüdür.

Yazı işleri departmanı

İlgili Makaleler


Son makaleler