Erdoğan Batı’yla kucaklaşacak mı? – Sinan Ciddi | 1945

Deprem sonrası Türkiye’de, ABD de dahil olmak üzere Batı, en karanlık anında Türkiye’nin yanında durmak için elinden geleni yapmalıdır. Bu, Erdoğan’ın Batı’yı bir kum torbası olarak kullanmasını zorlaştıracak ve hatta belki de müttefikleriyle ilişkilerini yeniden gözden geçirmesini teşvik edecektir.

Sinan Ciddi’nin 26 Şubat 2023’te 1945′de yayınlanan yazısının İngilizce orijinaline buradan erişilebilir.

Belki o anda öyle görünmüyordu ama 6 Şubat’ta Türkiye’yi vuran yıkıcı depremler bir krizi erteledi. Geçtiğimiz haftalarda Washington, depremden en çok etkilenen bazı bölgelere yardım ve acil durum hizmetleri sağlayarak Türkiye ile dayanışma içinde olduğunu gösterdi. Ancak her iki ülkenin liderleri de yakında bu durumla yüzleşmek zorunda kalacaklarını biliyorlar. Ukrayna’daki savaşın sonu görünmezken, Ankara’nın Finlandiya ve İsveç’in NATO üyelik teklifini onaylamayı inatla reddetmesi üzerine gidilmesi gerekiyor.

2 Şubat’ta 27 senatörden oluşan iki partili bir grup Başkan Joe Biden’a bir mektup göndererek Beyaz Saray’dan Türkiye’ye F-16 savaş uçağı satışını Ankara’nın NATO’nun İskandinavya genişlemesine yeşil ışık yakması şartına bağlamasını istedi. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan F-16’ları kesinlikle istiyor, ancak daha da çok istediği şey bir dönem daha cumhurbaşkanı olmak.

Bu durum, hayal kırıklığına uğramış 27 senatör gibi ABD’li muhalifler için bir ikilem oluşturuyor zira Erdoğan’ın NATO içindeki yıkıcı davranışlarını ele alma çabaları sadece Türk liderin kendi evinde ekmeğine yağ sürebilir. Pek tatmin edici olmasa da, Erdoğan’ın muhalifleri için en akıllıca yol, Türk seçmenler cumhurbaşkanlarının geleceği hakkında söz sahibi olana kadar – eğer iradelerine saygı duyarsa – çatışmadan kaçınmak olabilir. Depremde meydana gelen hasarın boyutları göz önüne alındığında, seçimlerin öngörülen tarih olan 14 Mayıs’ta yapılıp yapılamayacağı bilinmiyor. Finlandiya ve İsveç de dahil olmak üzere pek çok ülkenin Türkiye’ye hızlı bir şekilde yardım ulaştırdığı göz önüne alındığında hesapların değişmesi gerekebilir. Batılı müttefiklerinin birçoğu Türkiye’nin güneydoğusundaki felaketten etkilenen şehirlerde hayatta kalanları kurtarmak için yardım eli uzatırken, Erdoğan’ın milliyetçi seçmenleri ateşlemek için bir seçim gösterisi olarak Batı karşıtı söylem kokteylini nasıl sunmaya devam edebileceğini kestirmek zor. Bu, Ankara’nın gerçek dostlarının kim olduğunu anlaması açısından da bir dönüm noktasını oluşturuyor.

Ankara’nın NATO müttefikleriyle ilişkileri, Türkiye’nin Rus yapımı S-400 füze sistemini satın almaya karar verip Kongre’nin zorunlu kıldığı yaptırımları tetiklemesinden bu yana hızla yokuş aşağı gidiyor. Washington ayrıca en gelişmiş savaş uçakları konusunda Ankara’ya güvenemeyeceği sonucuna vararak Türkiye’yi F-35 savaş uçağı programından da çıkardı. Bu önlemlerin hiçbiri Türkiye’nin S-400’lerden vazgeçmesiyle sonuçlanmadı. Aksine, provokasyon listesi daha da uzadı. Bu liste, NATO müttefiki Yunanistan’ı tartışmalı toprak, su hakları nedeniyle askeri olarak tehdit etmeyi, ABD’yi Erdoğan’ı neredeyse devirecek olan 2016 darbe girişimini planlamakla suçlamayı ve Suriye’yi işgal etmek için -IŞİD’e karşı operasyonlara katılan ABD birliklerinin güvenliğini doğrudan tehlikeye atarak- duruş sergilemeyi de içeriyor. Kısacası Batı’nın Ankara ile ilişkisi neredeyse kopma noktasına geldi.

Bununla birlikte Washington Türkiye’yi yanında tutmak istiyor çünkü Ankara Beyaz Saray’ın Ukrayna kriziyle başa çıkmasına yardımcı olabilir. Erdoğan Rusya’ya karşı kesin bir tavır almayı reddetse de Ankara İstanbul Boğazını Rus savaş gemilerine kapattı, Ukrayna’ya TB2 savaş uçakları ve diğer askeri teçhizat satıyor ve küresel bir gıda felaketini önleyen bir tahıl anlaşmasına aracılık etti. Türkiye, Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımların çoğunu uygulamazken, 2022 yılında ABD’nin doğrudan baskısı altındaki Türk bankaları, Moskova’nın SWIFT’e alternatifi olan ‘Mir’ ödeme sistemini kabul etmeyi bıraktı.

Bu durum F-16’ların satışı için kongreden destek almaya yetmedi. Beyaz Saray gayrı resmi olarak satışı devam ettirme niyetinde olduğunun sinyallerini verdi ancak Senato Dış İlişkiler Komitesi’ne başkanlık eden Senatör Bob Menendez gibi kendi partisinin güçlü üyeleri de dahil olmak üzere Kongre’yi karşısına alma konusunda şu ana kadar hiçbir iştah göstermedi. Depremlerin ardından Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, ABD’nin desteğini sunmak üzere Türkiye’nin felaketten etkilenen bölgelerini ziyaret etti. Bu ziyaret aynı zamanda, Batı’nın Türkiye ile dayanışma içinde olduğu göz önüne alındığında, Ankara’nın NATO’nun genişlemesine yeşil ışık yakma konusundaki tutumunun değişip değişmediğini tespit etmek için de bir fırsattı. Değişmedi. Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Blinken’e “ittifakın tüm tarafları, özellikle İsveç’i Ankara’nın endişelerini gidermek ve teklife desteğini kazanmak için daha fazla adım atmaya ikna etmeli” dedi.

Bu gecikmenin devam etmesi Washington’u rahatlatmayacaktır. Erdoğan’ın ülkesindeki otokratik yönetimi, İran’la işbirliği, Hamas’a sığınak sağlaması ve yasadışı finansmana göz yumması gibi Kongre’nin takıldığı başka noktalar da var. ABD Hazine Bakanlığı 2019’dan 2021’e kadar yedi farklı vesileyle IŞİD, El Kaide ve Hamas ağlarının parçası olan Türkiye’de yerleşik kişilere yaptırım uyguladı. Aralık 2022’de Hazine, Erdoğan’ın tanıdığı bir Türk işadamı olan Sıtkı Ayan’ı “İran Devrim Muhafızları Ordusu-Kudüs Gücü (IRGC-QF) için yüz milyonlarca dolar değerinde petrol satışını” kolaylaştırmakla suçladı. Buna ek olarak, ABD’li yetkililer geçtiğimiz ay Ankara’ya Rus havayolu şirketlerinin Amerikan yapımı sivil uçakları Türk havalimanlarına getirip götürmesini engellemesi için baskı yaparak, “Türk bireylerinin ihracat kontrollerini ihlal ederek Rusya ve Belarus’a gidip gelen ABD yapımı uçaklara yakıt ikmali ve yedek parça gibi hizmetler sağlamaları halinde hapis cezası, para cezası, ihracat imtiyazlarının kaybı ve diğer tedbirlerle karşı karşıya kalabilecekleri” uyarısında bulundu.

Başka bir deyişle, F-16 satışının onaylanması için Ankara’nın pek çok ev ödevini tamamlaması gerekiyor. Batı’nın deprem sonrası Türkiye’ye verdiği kararlı destek, Ankara’ya enerjisini Batı’yla ilişkilerini yeniden canlandırmak için mükemmel bir fırsat sunuyor. Öte yandan, Ankara Batı’yı küçümsemeye devam ederse, ABD’nin alet çantasında Türkiye’yi Washington’un arzu ettiği şeyi yapmaya ikna edebilecek çok az şey var. Erdoğan NATO’nun genişlemesine ne kadar çok ‘hayır’ derse, seçmenlerden o kadar çok onay alacak gibi görünüyor. Senatörlerin Biden’a yazdığı mektup gibi manevralar Erdoğan’ın duruşunu güçlendirmekten başka bir işe yaramayabilir. Ankara, F-16’ların verilmemesi gibi cezalandırıcı önlemlere karşı hızla duyarsızlaşıyor. Bu, Batılı başkentlerin beklentilerinin mantıksız olduğu anlamına gelmiyor. Sadece Türkiye’yi zorlama çabalarının artık sonuç vermediğini ifade ediyor. Deprem sonrası Türkiye’de, ABD de dahil olmak üzere Batı, en karanlık anında Türkiye’nin yanında durmak için elinden geleni yapmalıdır. Bu, Erdoğan’ın Batı’yı bir kum torbası olarak kullanmasını zorlaştıracak ve hatta belki de müttefikleriyle ilişkilerini yeniden gözden geçirmesini teşvik edecektir.

Bu nedenle Washington, Türkiye’de 14 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimlerin sonrasına kadar yeni cezalandırıcı önlemler almayı ertelemelidir, ancak Türkiye’nin güneyini vuran büyük deprem gecikmeye neden olabilir. Seçimler temiz çıkarsa, özellikle de muhalefet bir başarı elde ederse, diplomasi daha elverişli bir ortamda yeniden başlayabilir. Ancak Erdoğan oylamaya hile karıştırır ya da sandıkta açık bir yenilgiyi kabul etmezse, ABD-Türkiye ilişkileri muhtemelen mevcut krizi gölgede bırakacak bir krize sürüklenecektir.

Washington için tansiyonu düşürmek tek taraflı tavizler vermek anlamına gelmiyor. Erdoğan NATO’nun genişlemesini onaylayana ve Türkiye’yi en azından S-400’lerden arındıracak bir plan ortaya koyana kadar F-16’ların satışı gerçekleşmemeli. Erdoğan’ın milliyetçi duyguları istismar edip etmeyeceğini zaman gösterecek ama Washington ona yardım etmemeli. Bunun yerine ABD, özgür ve adil seçim çağrısını iki katına çıkarmalı. Erdoğan kazanırsa, muhtemelen Batı ile bir tür sıfırlama yapmak isteyecektir. İşte o zaman önemli rota düzeltmeleri talep etmenin tam zamanıdır. Şimdilik Washington, Ankara’ya yönelik hayal kırıklıklarını sessiz kalarak daha kazançlı çıkabilir.

Sinan Ciddi, Demokrasileri Savunma Vakfı’nda (Foundation for Defense of Democracies – FDD: Washington DC merkezli, ulusal güvenlik ve dış politikaya odaklanan bir araştırma enstitüsü) kıdemli araştırmacı olarak görev yapmakta ve FDD’nin Türkiye Programı ile Askeri ve Siyasi Güç Merkezi’ne (CMPP) katkıda bulunmaktadır. Aynı zamanda Command and Staff College-Marine Corps University ve Georgetown University School of Foreign Service’de Güvenlik Çalışmaları Doçenti olarak görev yapmaktadır.

*Haziran 2010’da Financial Times yazarlarından Philip Stephens imzalı makalenin hemen üzerinde yer alan bir karikatürde bir masanın etrafında oturan dönemin Avrupalı liderleri, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a oturması için daha küçük bir sandalye gösteriyor. Erdoğan da parmağını ‘hayır’ anlamında sallıyor. Karikatür: Financial Times, Haziran 2018.

Yazı işleri departmanı

İlgili Makaleler


Son makaleler