Ankara’nın bakış açısından Mısır-Türkiye normalleşmesi – Ali Bakır | Atlantic Council

Atlantic Council’in kıdemli uzmanları Mısır-Türkiye ilişkilerinde son dönemde yaşanan iyileşmeyi değerlendiriyor. Aşağıda Ankara’dan bir perspektif yer alıyor. Kahire’den bakış açısı için buraya bakınız.

Ali Bakır’ın 12 Nisan 2023’de Atlantic Council için kaleme aldığı makalesine buradan erişilebilir.

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 18 Mart’ta Kahire’ye on yıl aradan sonra ilk ziyaretini gerçekleştirdi. Bu hareket, Mısırlı mevkidaşı Sameh Shoukri’nin (Şükrü) 27 Şubat’ta Türkiye’nin güney bölgelerini vuran ve yaklaşık kırk beş bin kişinin ölümüne neden olan yıkıcı depremin ardından Türkiye’nin Mersin şehrine yaptığı ziyaretin karşılığı niteliğinde.

Türkiye Dışişleri Bakanı Mısır’da bulunduğu süre zarfında ikili ilişkilerle ilgili pek çok konuyu ele aldı. Ziyaretin sonunda düzenlenen ortak basın toplantısında iki taraf diplomatik ilişkilerin büyükelçilik düzeyine yükseltilmesi konusunda mutabık kaldı. İlişkilerin yeniden tesis edilmesinin önemini vurgulayan Çavuşoğlu, ilişkilerin gelişmesi için “kullanılmayan büyük bir potansiyel olduğunu” ve iki tarafın “dokuz yıllık açığı kapatmak için daha da çok çalışması gerektiğini” belirtti.

Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkiler, Mısır’ın modern tarihindeki ilk sivil ve özgür seçimle göreve gelen cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi deviren 2013 askeri darbesinin ardından önemli ölçüde bozulmuştu. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, General Abdülfettah el-Sisi liderliğindeki yeni rejimin meşruiyetini tanımayı reddetti ve Batı’nın yeni liderle normalleşmesine rağmen muhalif tavrını sürdürdü.

Erdoğan’ın Sisi’ye yönelik eleştirel tutumu son on yılda Kahire ile yakınlaşma girişimlerini sekteye uğrattı. Ancak Mursi’nin 2019’da hapisteyken ölmesi, 2021’deki el-Ula anlaşması ve Arap ayaklanmaları sonrası sürecin başlaması gibi son birkaç yılda yaşanan bazı kritik olaylar farklı bir yaklaşımı gerekli kıldı.

Normalleşmeye giden yol
2020 yılının ortalarında Türkiye, Doğu Akdeniz ve Libya olmak üzere iki ana dosyadaki ortak çıkarları temelinde Mısır’la temas kurmaya başladı. Türkiye’nin bakış açısına göre Mısır’ın jeopolitik ve ekonomik dinamikleri böyle bir hamle için uygundu ve Ankara’nın Kahire’ye güçlü bir pozisyondan yaklaşmasını olanaklı kılıyordu. Bunun en iyi örneklerinden biri Dışişleri Bakanı Şükrü’nün Mısır’ın kamuoyu önünde anlaşmaya karşı çıkmasına rağmen Türkiye-Libya deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasının Kahire’nin lehine olduğunu üstü kapalı bir şekilde kabul ettiği dikkat çekici açıklamasıydı.

Dahası, Mısırlı bir yetkili o dönemde Kahire merkezli Mada Masr’a şunları söyledi “Dışişleri Bakanlığı ve Genel İstihbarat Servisi’ndeki yetkililerimiz, Mısır’a büyük bir deniz imtiyazı sağlayacak olan Türkiye ile yapılan anlaşmanın sessizce kabul edilmesi için Cumhurbaşkanlığı [Sisi] nezdinde lobi faaliyetleri yürütüyordu.” Buna göre Türkiye’nin üst düzey yetkilisinin mesajı, çıkar temelli bir yaklaşımın Libya ve Doğu Akdeniz’de hem Türkiye hem de Mısır’ın yararına olacağı ve iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfa açılmasını mümkün kılacağı yönündeydi. İkili ve bölgesel konularda Ankara ile işbirliği yapmak nihayetinde Kahire’nin çıkarlarına hizmet edecekti.

O dönemde Mısır iki büyük bölgesel meseleyi kaçırdı: Biri Kahire’nin desteklediği General Halife Hafter’in yenilgisinin ardından Libya’da Türkiye ile, diğeri ise Nil nehri konusunda Etiyopya ile. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile İsrail arasındaki Abraham Anlaşmaları, Mısır’ın bölgesel rolünü daha da azaltacağı hissini yarattı ve Ankara’yı Kahire’ye ulaşmaya teşvik etti.

Körfez İşbirliği Konseyi’nin (KİK) Katar ile olan anlaşmazlığını sona erdiren 2021’deki el-Ula anlaşması ve Joe Biden’ın dönem başkanlığı ile bölgesel aktörlerin birbirlerine ulaşmaya, gerilimleri azaltmaya ve ekonomik etkileşimleri artırmaya ağırlık vermesi bölgeye yeni dinamikler getirdi. Bu yeni ortam Türk-Mısır yakınlaşmasını kolaylaştırdı ve Türkiye’nin iddialı ve askerileşmiş dış politika döneminin ardından yeni diplomatik cazibe atağını destekledi.

Ayrıca Türk hükümeti, Mayıs 2023’te yapılacak seçimler öncesinde iç siyasi muhalefetin dış politika konularını istismar etme ihtimalinden endişe duyuyordu. Sonuç olarak, sorunlu dosyaların kapatılması ve Ankara ile karmaşık veya istikrarsız bağları olan ülkelerle yeni fasılların açılması bir öncelik haline geldi.

Yavaş ama istikrarlı bir süreç
Sonuç olarak 2021 yılı Ankara ve Kahire arasındaki yakınlaşma sürecinin resmi açılışına tanıklık etti. Bu görüşmelerin yürütülmesi için gerekli yapıcı ortamın sağlanması amacıyla Türk medyası Mısır hükümetine yönelik tutumunu değiştirdi ve bir Türk yetkili Türkiye’de bulunan Mısır muhalefetinden de buna uygun davranmasını istedi.

Nisan 2022’de Çavuşoğlu diplomatik ilişkilerin büyükelçilik düzeyinde yeniden başlaması konusunda iyimser olduğunu gösterdi. Hatta bir adım daha ileri giderek bakanlar düzeyinde bir toplantının mümkün olduğunu öne sürdü. İki ay sonra Türkiye Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, dokuz yıl aradan Mısır’a yapılan ilk üst düzey ziyareti gerçekleştirdi.

Görünürdeki yavaş ama istikrarlı ilerlemeye rağmen, yakınlaşma süreci Ekim 2022’de yeni bir engelle karşılaştı. Türk yetkililere göre Mısırlılar, Türkiye-Libya enerji anlaşmasını kırılgan normalleşme sürecini durdurmak için bir bahane olarak kullandı. Ancak Katar’da düzenlenen 2022 FIFA Dünya Kupası sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Mısırlı mevkidaşı arasında gerçekleşen kısa bir karşılaşma ve el sıkışma normalleşmeyi yeniden rayına oturttu.

Normalleşme süreci iki temel nedenden ötürü yeniden ivme kazandı: Mısır’ın yaşadığı büyük ekonomik sorunlar ve Şubat ayında Türkiye’yi vuran yıkıcı deprem. Türkiye’nin bakış açısına göre Kahire’nin ekonomik çöküşü ve Suudi Arabistan gibi eski finansal destekçileriyle yaşadığı sürtüşme, Mısır’ın ekonomik durumun yarattığı stresi hafifletmek, sosyal bir patlamayı önlemek ve 2024’teki cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanmak için diğer ülkelerle ekonomik, finansal ve ticari etkileşimini mümkün olduğunca arttırması gerektiği anlamına geliyor.

Türkiye’ye gelince, yıkıcı deprem hükümetin ekonomik ve siyasi maliyetini arttırıyor; yeniden inşa faturasının 104 milyar dolar civarında olacağı tahmin ediliyor. Bu gelişme, Erdoğan ve partisinin (AKP) 2002’de iktidara gelmesinden bu yana ilk kez birleşik bir muhalefet cephesiyle karşı karşıya kalacağı kritik seçimlere iki aydan kısa bir süre kala yaşandı.

Afet diplomasisinin nihai hedefleri
Afet diplomasisi, Mısır ve Türkiye’nin yakınlaşma sürecini yeniden başlatması ve hatta ilerletmesi için bir fırsat penceresi açtı. Normalleşmenin bir dizi bölge ülkesi arasındaki daha geniş bir gerilimi azaltma sürecinin parçası olmasının yanı sıra, Kahire ile normalleşmenin ardındaki mantık Ankara’nın bakış açısından çeşitli faydalar içeriyor.

Ekonomik açıdan bakıldığında, Türkiye-Mısır ticari işbirliğinin henüz kullanılmamış büyük bir ekonomik potansiyeli var. İki ülke arasındaki ikili ticaret hacmi 2018 yılında ilk kez 5 milyar dolar sınırını aştı. Bu, ikili arasındaki sert siyasi ilişkilere rağmen gerçekleşti. Kısa süre sonra Mısır, Türkiye’nin Kuzey Afrika’daki en büyük ticaret ortağı haline geldi.

2022 yılı, Türkiye ile Mısır arasındaki ikili ticarette yeni bir rekorla kapandı. 2021 yılında 6,7 milyar dolar olan ikili ticaret hacmi 2022 yılı sonunda 7,7 milyar dolara yükseldi. Bu yıl içinde Mısır’ın Türkiye’ye ihracatı, bir önceki yıla göre yıllık yüzde 32’lik bir artışla 4 milyar dolar gibi rekor bir seviyeye ulaştı.

Dahası, 2021 sonu ve 2022 başında Türkiye, Mısır gazının en büyük ithalatçısı oldu (Türkiye’nin Mısır’dan daha fazla gaz ithal etmesi, Kahire’nin hazinesine daha fazla değerli döviz girmesi anlamına geliyor).

Türkiye perspektifinden bakıldığında, Türkiye ile Mısır arasında Doğu Akdeniz ve Libya’daki sınırların belirlenmesi konusunda varılacak bir anlaşma iki ülke için bir kazan-kazan durumu yaratacak, sınırsız işbirliği fırsatlarına kapı açacak ve ortak çıkarları söz konusu olduğunda bir güç çarpanı işlevi görecektir.

Türkiye ile 2020 Türkiye-Libya deniz anlaşmasını dikkate alan bir sınırlandırma anlaşması, Mısır’a Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde, bazı hesaplamalara göre başkent Kahire’nin yirmi beş katından daha büyük bir artış sağlar. Doğu Akdeniz’de Türkiye ve Mısır arasındaki gerilimin azaltılması Libya ile bu bölgesel aktörler arasındaki gerilimi de azaltabilir.

Türkiye açısından bakıldığında güvenli, siyasi açıdan istikrarlı ve ekonomik açıdan müreffeh bir Libya iki ülkeye de önemli ekonomik fırsatlar sunuyor. Mısır birkaç yıldır Trablus’ta oyunbozan rolünü oynamayı tercih ediyor gibi görünüyor. Son olarak Mısır, Libya’nın deniz bölgesinin bir kısmını ele geçirerek hem müttefiklerini hem de Libya’daki muhaliflerini kızdırmıştı. Türkiye iki ülkenin altyapı, enerji, güvenlik ve lojistik gibi alanlarda işbirliği yapabileceğini umuyor.

Dahası, ikili ve bölgesel konularda işbirliği ve koordinasyon Türkiye ve Mısır’ın bölgesel rolünü artıracaktır. Örneğin Mısır Dışişleri Bakanı, Türk mevkidaşının daveti üzerine Ramazan ayında Türkiye’yi ziyareti önemlidir.

Türkiye normalleşme sürecini hızlandırmayı tercih ederken, Kahire süreci hızlandırmadan önce bir sonraki seçimlere kadar beklemeyi tercih edebilir. Bu durumu göz önünde bulunduran Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Türkiye’de Mayıs ayında yapılacak seçimlerin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Mısır Cumhurbaşkanı Sisi arasında resmi bir görüşme yapılabileceğini öne sürdü. Ancak Erdoğan’ın görevini sürdürüp sürdüremeyeceğini zaman gösterecek.

Ali Bakır, Atlantik Konseyi’nin Ortadoğu programlarında kıdemli araştırmacıdır.

Yazı işleri departmanı

İlgili Makaleler


Son makaleler