Erdoğan’ı yeni dönemde zor günler bekliyor – Dimitar Bechev

Recep Tayyip Erdoğan’ın galibiyeti, Türkiye devletinin tüm yönleri üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırdı, ancak yaklaşan ekonomik krizi nasıl ele alacağı ve bir halef planı yapıp yapmayacağı ve Türkiye’nin anayasal dönem sınırlamalarını gözden geçirip geçirmeyeceği konusundaki sorular varlığını sürdürüyor. Erdoğan’ın kişisel yönetiminden duyulan hoşnutsuzluk seçimlerin ardından azalmayacak ve önümüzdeki seçimlerde AKP iktidarına yönelik tepkiler daha da artmaya devam edecek gibi görünüyor. Dimitar Bechev tarafından 5 Haziran 2023 tarihinde Foreign Policy Research Institute (FPRI) için kaleme alınan makaleye buradan erişilebilir.

Seçimleri Erdoğan’ın kazandığı bir gerçek. Tam olarak adil olmasa da serbest bir seçimin galibi oldu. Milyonlarca Türk seçmen, ister başından beri onu gerçekten desteklemiş olsun, ister medyadaki güçlü hükümet yanlısı önyargıdan ve AKP parti-devletin cömert vaatlerinden etkilenmiş olsun, aynı liderle, yani hem hayranları hem de düşmanları tarafından sıkça bilinen adıyla “reis” için oy kullandı. Muhalefetteki Millet İttifakı çetin bir mücadele vererek yapabileceğinin en iyisini yaptı. Kemal Kılıçdaroğlu’ndan daha karizmatik bir lider dahi, Türk milliyetçiliğinin ısrarlı cazibesini kullanmakta usta olan popülist bir rejime karşı bu kadar geniş ve çeşitli bir koalisyonu bir arada tutmakta zorlanırdı.

Elde edilen zafer, Erdoğan yönetiminin hem güçlü hem de zayıf yönlerini ortaya koyuyor.

Türkiye’nin muktediri bir siyasetçiden daha siyasetçi. Meslekte geçirdiği uzun yıllar boyunca geliştirdiği bir beceri de seçimleri kazanmak. Birden fazla rakibini saf dışı bıraktı ve kendisine meydan okuyan iki ismi, Selahattin Demirtaş ve Ekrem İmamoğlu’nu etkisiz hale getirmeyi başardı. İlki cezaevinde ve görünen o ki uzun yıllar daha orada kalacak. İkincisi de parmaklıklar ardında hapis yatma ya da en azından hakkındaki düzmece suçlamalara dayanan dava nedeniyle görevden alınma riskiyle karşı karşıya.

Daha da önemlisi, Erdoğan devlet ya da sivil toplum içindeki her türlü alternatif güç merkeziyle uzun süredir uğraşıyor. Anayasa Mahkemesi’nin zaman zaman hükümet aleyhine kararlar vermesine rağmen yargı kontrol altına alınmış durumda. AKP ve ortakları Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) sağlam bir çoğunluk elde etmesiyle parlamento da bir nevi hizaya girmiş durumda. Devletin mali kaynakları, başta inşaat sektörü olmak üzere, yandaş işletmeler tarafından kapışılıyor. Düşük faiz oranları insanların tasarruflarını yiyip bitiriyor olabilir ama devlet destekli krediye erişimi olanlar için işe yarıyor. Medyanın tek bir görevi var: Sevgili lideri övmek ve Türkiye’nin uluslararası sahnedeki başarısını göklere çıkarmak. Kısacası Erdoğan her şeyi halletmiş durumda.

Muhalefetin sandıktan birinci çıktığı bir senaryoda bile seçim çok az bir farkla kazanılmış olacaktı. Yüksek Seçim Kurulu ve saray medyası da dahil olmak üzere Erdoğan’ın devlet aygıtı devreye girecek ve zaferi engelleyecekti. Vegas’ta dedikleri gibi, ev (kasa) her zaman kazanır. Türkiye’de “ev”, Ankara’nın Beştepe semtindeki devasa cumhurbaşkanlığı sarayıdır.

Yine de Erdoğan’ın işi yeni dönemde daha da zorlaşacak. Türkiye’nin ekonomisi kırılgan. Döviz ve altın rezervleri eriyor, bu da liranın ileriye dönük olarak desteklenmesini zorlaştırıyor. Türk maliyesi, Erdoğan ışığı görüp uluslararası piyasaları yatıştırmak için faiz oranlarını artırmadığı sürece, ülkenin Körfez’deki dost ve rakiplerinin insafına kalacak. Çin ve Rusya da bir miktar nakit verebilir ama IMF ölçeğinde bir kurtarma paketi sunamazlar. Yüksek enflasyon yaşam standartlarını aşındırmaya devam edecek ve hoşnutsuzluğu körükleyecek. Büyüme de yavaşlayacaktır.

Elbette sorunun bir kısmı ekonomideki yapısal dengesizliklerden kaynaklanıyor – düşük tasarruf oranı, durgunlaşan verimlilik, bazı bölgelerde kronikleşen yüksek işsizlik ve büyük cari açık büyümeyi yavaşlatıyor. Buna ek olarak, küresel ortam da elverişsiz. Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı ve COVID’in neden olduğu tedarik zinciri şokları enflasyona neden oldu ve Avrupa Birliği gibi kilit ihracat pazarlarında talebi düşürdü. Ancak bir de Erdoğan faktörü var ki bu da işleri daha da kötüleştirirken etkili politika çözümleri üretilmesini de engelliyor. Cumhurbaşkanı’nın makroekonomik yönetime müdahale etme ve gücü ekonomist teknokratların elinden alma isteğinin bir bedeli var.

Bu durum daha uzun vadeli bir zorluğa işaret ediyor. Erdoğan’ınki gibi şahsiyetçi rejimlerde istikrar, ister resmi ister gayri resmi olsun, liderin ve sahip olduğu gücün bir fonksiyonudur. Ancak seçim kampanyası sırasında sağlık sorunları nedeniyle bir televizyon yayınından çekilmek zorunda kaldığını gördüğümüz gibi Erdoğan da bir insan. Sistemin tepesinde daimi olması da mümkün değil. Lakin ortada bir veliaht da yok. Beş yıl sonraki genel seçimlerden önce bir veliaht belirse bile Erdoğan’ın yerini doldurmakta zorlanacaktır. Örneğin kitlesel hile veya baskıya başvurmadan bir cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak halef için imkansız bir görev olabilir. Dolayısıyla Erdoğan’ın 2028’den sonra da iktidarda kalma ihtimali çok yüksek çünkü kendisinden sonra gelecek kimse yok.

Bu senaryo da anayasa değişikliği anlamına geldiği için bir risk teşkil ediyor – ister iki dönem başkanlık sınırının kaldırılması (Putin’in 2020’de Rusya’da yaptığı gibi) ister parlamenter sistemin geri getirilmesi (bu durumda Erdoğan başbakan olarak geri dönecektir) olsun. Yeni bir anayasa referandumu, muhalefete giderek yaşlanan Erdoğan’a karşı toparlanmak ve meydan okumak için bir fırsat daha verebileceğinden rejimin başını ağrıtabilir. Millet İttifakı’nı oluşturan partiler şu anda dağılmış durumda. Ancak seçmen tabanları hiçbir yere gitmiyor. Ne olursa olsun Türk toplumunun yarısı Erdoğan’a karşı kin beslemeye devam edecek.

Türkiye’nin lideri, bir başka siyasi meydan okumayı daha atlatmış olarak rakipsiz görünüyor. Ancak gücünün doruk noktasını geçtiği de tartışmalı. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’yi yönetmek hiç de kolay olmayacak.

Dimitar Bechev, Oxford Üniversitesi, Küresel ve Alan Çalışmaları Bölümü’nde öğretim görevlisi ve Carnegie Europe’da Araştırmacı olarak görev yapmaktadır. Yale Üniversitesi tarafından yayınlanan Turkey under Erdogan: How a Country Turned from Democracy and the West (Erdoğan Yönetiminde Türkiye: Bir Ülke Demokrasiden ve Batı’dan Nasıl Döndü) (2022), Rival Power (Rakip Güç) (2017), ve Russia in Southeast Europe (Güneydoğu Avrupa’da Rusya) (2017) adlı kitapların yazarıdır.

Yazı işleri departmanı

İlgili Makaleler


Son makaleler